1. Marka önemsiz.
2. Hp ucuz serileri kötü tabi. Business serileri(Elitebook) iyidir.
3. Marka önemli değil.
4. Taksitle alamazsın yurtdışında. Üstelik Avrupa'da daha pahalı tax free yapmazsan.
5. Business serileri harici götüremez o kadar. Bataryaları kofti olur. Bataryasız kullan 15 sene de gider. Bozulacak bişe yok içlerinde SSD hdd hariç.
6. 6.7. Nesil ve sonrası i3-i5-i7'ler oyun oynamayanlar için fazlasıyla yeterli. U ile bitenler güç tasarruflu versiyonlar. Bunları tercih et.
7. Solid state disk. İçinde oynar parça yok, Flash bellek gibi hard disk. Çok daha hızlı ve sessiz. Bunların m2 sata olanları makbuldür asıl, bunlar fenafillah hızlı olur. Cort diye açarsın bilgisayarı, Cort diye kapatırsın.

Göz boyama özellikleri;
363725gb ram. Ram önemli değil 8gb bile bugün fazlasıyla yeterli. Ram de asıl önemli konu MHz ve cl değeri.
Rami çok olan değil m2 satası olan bilgisayar daha hızlıdır arayüzde.

Yine 85 çekirdek işlemci lafına inanma.

İşlemci modellerini iki Laptop arasında örneğin i7 4790 Vs i5 4670K şeklinde tepiştir google'da benchmark sitelerinde hangisi daha hızlı söyler sana. Zaten overclock yok laptoplarda.

Kesinlikle yüksek kaliteli alüminyum kasa al. Çünkü bir gün mutlaka düşecek, düşünce çatlar, kırılır üzülürsün sonra.

Kesinlikle splash proof olsun, çay dökülecek üstüne.

Bütçen yeterse thunderbolt girişli m2 satalı bir business laptop al fiyatları bilmiyorum hiç. Bu iki özellik sana gelecekte harici ekran kartı takıp en baba oyunları oynama veya renderları çok pis hızlı alma imkanı verecek + m2 sata girişi varsa söker atarsın 120'lik ssd'yi gelecekte gider 500gb m2 nand SSD alırsın uçar.

hocam
hayirli olsun
bu iyidir

www.hepsiburada.com

ama hdd yerine ssd almaniz lazım
yurtdısı alabilirim derseniz

Kargo ve vergiler dahil fiyatı: 6,742 TL
Model: MSI GL63 8RE-629 15.6"
Ekran: IPS FHD
Ekran Kartı:GTX 1060 6 GB VRAM
İşlemci: i7-8750H
Ram: 16 GB Memory
Disk: 128 GB SSD + 1 TB HDD
İşletim Sistemi: Windows 10 Home
Link: www.newegg.com
bunda ssd de var hdd slotu da var

ama hafifligi unutun iyi bilgisayarda
guzel bir sırt cantası alın
ve cay vs. dokmeyin dikkatli kullanın

hayirli olsun.

-yurt disindan getirtebiliyorsan yurt disindan getirt ayni paraya daha iyi donanim alirsin.
- islemci mutlaka 8. nesil i7 islemci olsun. hem performan hem enerji sarfiyati acisindan 7. nesillere gore cok fazla avantaji var. o butceye olmaz ama olursa i9 olsun.
- 5 yil gotursun diyorsan ya 32GB RAM olsun, ya da 16GB ram olsun ama sonradan yukseltilebilinsin. yoksa 2 yil sonra renderlarin cok yavas olur.
- ssd iyidir, bilgisayarin ve programlarin acilislarini hizlandirir. uygulama kullanirken genelde ssd'nin isi olmaz programlar calisirken RAM ve CPU kullanir. ama render ve video editing yapacaksan GPU da onemli. uzun vadeli olacaksa SSD olmali ama 512GB, 1TB gibi buyuk SSD'lere bosuna para bayilma. 128-256GB'lik bir SSD gayet yeterli. depolama icin external disk alirsin. paranin yarisi cebinde kalir.
- hp'lerden simdiye kadar hic sorun yasamadim. kuzenime hp envy serisi aldim, esime de hp spectre serisi aldim. ikisi de cok hafif ve cok şık cihazlar. ozellike spectre serisi harika ve cok hafif. butceye fazla gelebilir. hp'nin kendi sitesinde (amerika) kampanyalar oluyor, oradan alabilirsen %30-%40 ucuza alabilirsin. 1900$'lik bilgisayari 1050'ye aldim ben.
- illa laptop olmak zorunda mi? video editin yapacaksan guclu bir masaustu+maillesme vs icin isini gorecek bir laptop daha uygun olabilir. gerektiginde uzaktan masaustune baglanarak video editing vs yapabilirsin.

cevaplari okuduktan sonra gelen edit: @bos gezenin bos ustasi'ni dinleme ne dedigini bilmiyor. video editing ve render alacak kisiye RAM ve core sayisi onemli degil demis. tam aksine senin icin en onemli olan iki kriter bu. 8GB ram chrome'a bile yetmez. render alirken RAM'in yetersiz kalirsa surekli harddisk'e okuyup yazmaya baslar. en hizli M2 SSD bile standard bir DDR4 RAM'in 10'da 1'i hizina yetisemez. eger overclock yapmiyorsan Mhz ve CL degerleri Ram'in performansini %5 bile etkilemez. render dedigin is paralel calisan bir istir, ne kadar cok core olursa o kadar hizli render alirsin. tabi aslinda burada GPU core'u olmasi daha onemli ama cpu'da da daha cok core ayni anda daha fazla islem yapabilmek demektir.

Hocam keşke fotoğraf eklesen. Şimdi böyle elde olanları yazmışsın ama normal ev tipi kasadakiler aklıma geliyor, sendeki parçaların boyutları neler? Ekran kartı hayvan gibi bişey ama dana mı öküz mü? Power supply ne kadar?

Bence fotoğraf ve ölçüleri alalım

Anakart atx standart. Büyük anakart, daha büyüğü yok.

thunderbolttechnology.net

Ekran Kartı bu: goo.gl

Soğutucu bu:
goo.gl

Power bu: goo.gl

SSD hap kadar zaten önemi yok. Siz bunları en verimli şekilde nasıl sığdırabilirim, biraz fikir verirseniz ordan yürürüm ben.

Evde bu aletin mobilya gibi durması lazım. Öyle gaming rog mog carbonfiber kasa zart zurt olmayacak gayet elegant bi şekilde durması gerek, emir büyük yerden.

burada ilginc dizaylar var
duvara asmalı gibi

www.youtube.com

@kingcyrax linkindeki fikri masaya monte etmek için kullanabilirsin. böylelikle kasa minimalistlikten görünmezliğe evrilir:)

uçağa binince okuyorum işte :)) pegasus'un dergisi güzel, internette de var her sayısı.

Aliyoruz arada yemek ve ev dizayni ile ilgili hanim okuyor. Oyle internette ha diye bulabilecegin seyler degil genelde icerik kaliteli ama fiyati da yuksek oluyor bu tip dergilerin.

Düşünbil
Libido

"Popular Science" fena değil, "Dergilik" uygulamasıyla da erişebilirsiniz. "Geo" vardı bir aralar, müthiş bir dergi. Bir ara kayboldular ortadan, sonra tekrar çıkarttılar Türkiye'de ama, temelli çekilmeden önce bayağı bozmuşlardı. Bir daha da çıkartmazlar herhalde.

Her ay Popular Science ile Bilim ve Teknik alıyorum.

How it works'ü de aldım ilk iki sayısını ama pek beğenmedim içeriğini bırakacağım.

Bu arada Se7en ve 221B'yi de takip ediyorum.

(bkz: hbr)

Psikeart, bi de zahmet edip çıkarsa Naber
Psikeart iyidir

En son 8-10 sene once almisimdir.

her cuma herkese bilim teknoloji isimli dergiyi alıyoruz eve.

şu listede kafa-bavul-ot falan görmemek çok hoşuma gitti.

Profiller var. Senin profilinle diger kullananin profili farkli olursa etkilemez.

Kalenji'nin en ucuzu isini gorur 60 70 tl idi onceden simdi olsun hadi 100 120. Maasinin yarisini bir ayakkabiya gomme.

almanya'da yaşıyorum o yüzden maaşımın yarısını gömmek gibi bir durumdan ziyade 50-60 euroya falan bir şeyler alabilirim diye düşünmüştüm...

Skechers. Dua edersin bana.

DC Shoes'un skating ayakkabilarini oneririm o halde. Alti ekstra yumusak olur taban topuk agrisi yapmaz. 50-60 euro civarinda olur fiyati da maksimum.

Vans ve Converse onermem bunlar uzun kullanimda mahvediyor beni.

Adidas(basketbol signature ve customlari haric), Nike(jordan haric), Puma bunlara komple karsiyim cogu yarim sezonluk bunlarin. Skechers da alma yumusak taban ayakkabilari cok kolay dagiliyor.

Decathlondan memory foam taban öneririm. Al kes istediğin ayakkabıyı yerleştir.

adidas ultra boost veya energy boost

Ahmet's belief der gecerdim ben olsam. Ahmedin inanci, kasmaya gerek gormedim.

Ahmet’s view of religious matters

"Religious view" diye geçer genellikle, dini görüşü yani.

Vermek istediğiniz anlam "Ahmet'in din kavramı hakkındaki düşüncesi" ise;
Ahmet's definition of religion
Religion according to Ahmet
Ahmet's understanding of religion
Ahmet's religion understanding

Ek olarak perception da kullanılabilir

religious view

kastettiğim "din anlayışı", yani "dini görüşü" değil. şu durumda volfas engelman'ın önerisi makul gibi duruyor ama hala emin olamadım. var mı artıran?:)

'Ahmet's outlook on religion'

otg kablosu olmaz mi?
sarj yuvasina takiyorsun tabletin telefonun diger ucunu da flasha takinca ulasiyorsun o veriye telefondan.

@bos gezenin ustası
onu bilmiyordum. alıp denerim çok teşekkürler.

muhtemelen protokolleri farklı olduğu için olmaz.

telefonun markasını yazsaydınız daha iyi bilgi verebilirdik otg her telefon desteklemeyebiliyor. şarj soketlerinin çift yönlü olması lazım yani takılan cihaza da elektriğin ulaşabildiği telefon modellerinde otg çalışır.

@natho samsung 10.1 tablet. şarj girişi geniş ilk çıkan iphoneler gibi.

edit: bu olur gibi
urun.gittigidiyor.com

Zenginim para akiyor diyorsan evet guzel de. Mini'nin servisi ve parca tedarigi BMW ile ayni uyandirayim.

Sanayiye gidiyorum ben.
mesela bakım cart curt işlerinde benim poloyu götürdüğüm adam bunun yağını fln baltasını trigerini değiştirir benc ya

Yakın zamanda istifa ettim ilk işimden. Aynı duyguları yaşıyorum. Hayatta bir şeyler yapmak istiyorum akademik kariyer için çabalıyorum. İstifa nedenlerinden biri de o. Ders çalışmak için. Ailemin bulunduğu şehre gideceğim. Ailemle yaşayacağım. Bok gibi hissediyorum. Sanırım en kısa zamanda bir psikiyatriste görünmem gerekiyor. Ulan harbiden terzi kendi söküğünü dikemiyor. Sonum ne olacak bilmiyorum. Su an çevremdeki herkes mutsuz. Cidden yalnız hissediyorum. Bir tek ailem kaldı çevremde. Kız arkadaşımdan ayrıldığimdan beri toparlayamadim. Her şey daha daha
kötüye gitti.

Eğer hedefler gerçekleşmez ise
Bu hayat böyle geçmez. Askere gider gelir kafama sıkarım herhalde. Yani iyice bıktım. Umudum kalmadı yaşama dair. Herkes de ayri mutsuz. Ve ders çalışmam gerek. Umarım çalışırım

Malesef gunumuzde paran kadar varsin. Parayi da eger aileden kazanmiyorsan isin kadar varsin demek bu. Kurye veya garsonlugu asgari ucretin altina yapiyorsan calistigin yerin adini ver direkt gidip sikayet edeyim maliyeye. Suc cunku bu, oyle basit bir suc da degil gozumde insan somurusu, koleliktir bu duzenin adi. Besleme bu duzeni diyemeyecegim sana cunku mecbursun sen ama seni calistiran adiler mecbur degiller asgari ucret altina sigortasiz adam calistirmaya.

Malesef evet o sartlarda calisiyorsan zaten bitmissin batmissin demektir bu.

39 yaşındayım.Her yaşadığım yıl,bir önceki yıl daha mutluymuşum hissi mevcut.2015 yılında işsiz kaldım,geçici işlerle idare ettim.2017de sağlığımı kaybetmeye başladım.Sebebi bulunamayan ağrılarım vardı.2018de kanser olduğumu öğrendim.1 yıldır kemoterapi/radyoterapi görüyorum.Maddi destek alıyorum tabi ailemden,mecburen.Kanserin düzeleceği falan da yok.2020yi görecek miyim bilmiyorum.Burada size şükür edebiyatı pompalamak istemem ama sağlığınız yerindeyse,mutlusunuzdur bence.Gerisi bi şekilde hallolur.

En saglikli yolu salata yemek. Ispanak, pirasa, brokoli, lahana gibi sebzeleri de hafif haslayarak yiyebilirsin. Yeterli lif alinmadiginda barsak kanseri riski artar, hemoroid de plase olarak gelir.
Zaten karbonhidrati dusuk bunlarin, ustelik lifli gidalardan aldigin enerjiyi sindirirken yaktigin icin hemen hemen hicbir kalori girdisi olmaz. Sebze olarak alirsan vitaminini de almis olursun, pisirdiginde vitaminin buyuk kismi gider.

Karbonhidratı düşük demişsin ama tipinden dolayı yulaf ezmesi lif konusunda iyidir ve kompleks karbonhidrattır.

Ülkeden bıkmadıysan yapma.

türkiye şartlarından alanınızda iyi olduğunuz anlaşılıyor, bu yüzden teklif edilen maaş sanki bir tık düşük, ama gittiğiniz yerde de 2-3 senede şartlar muhtemelen potansiyelinizle beraber iyileşir, karşılaştırırken bu şekilde düşünün bence.

63k zloty ile polonyada trdeki standardinizi yakalayamazsiniz. Hatta bence polonyada da cok bi standard yakalayamazsiniz.

Bir yere gezmeye giderken bile 10 kez dusunursunuz.
Maas cok kotu, trde o seviyede maas aliyorsaniz, dmeek ki tecrubeli ve iyisiniz.
Baska ulkelerde bakin.
Polonyada da rahat yasayamazsiniz o paraya. Brut 15k € yapiyor, turkiyedeki maasinizin yarisi yapiyormus zaten.

Bu sartlar altinda yeni baslangic yapilmaz. Hele de polonyada.

Modern kolelik yapmak istiyorsaniz tamam ama yeni baslangic denilen sey bu degil...

Brut net hesabina baktim, 44k zloty yapiyor. 10500€ yillik.

Aylik 1000€dan bile dusuk bir maas.

Amazon amazonlugunu yapmis.
Eger kariyerinize yeni baslamis olsaniz vs anlarim. Degisiklik filan ama tr ortalamasiyla bile kotu bir maas.

Ben dusunmenize bile cok sasirdim.

Sonradan gelen edit: yaş 28, toplam tecrübe 3 yıl.

Aylık yaklaşık 5k zloty polonya için az değil. Bence polonya bir türk için avrupa’ya açılan kapı gibi düşünülebilir. Yaş da gençmiş henüz.

parayi kenara birakip degerlendirmemizi istemissin ama o paraya polonyada yeni bir baslangic yapamazsin. hatta polonyada degil avrupanin herhangi bir ulkesinde de yapamazsin.

Polonya boktan bir yer. Vatandaslik alma (ve gelismis avrupa ulkelerine yelken acma) gibi bir imkanin varsa gidilir.

Basamak olarak goruyorsan denenebilir. Yurtdisinda profesyonel deneyim cok buyuk artidir, 1-2 yil takilip gelebilirsin bekarsan cocuk falan yoksa ozellikle. Hayat tecrubesi icin bile onerebilirim.

Git oradan ab'ye ziplarsin.

28 yaş için iyi bir para değil. daha iyi teklif bekle bence. 20-21 yaşında olsan gidilirdi de, şimdi gittin 5 sene sonra ne yapacaksın? onu da hesap et.

haha hayır tabii ki. doktora yapan arkadaşım polonya'da aylık 1100 euro alıyor. 0 deneyimi var, sadece araştırma yapıyor. relocation filan bile vermiyorlar, zararlı çıkıp dönersin.

sonuç ne oldu hocam kabul ettin mi işi?

bir de tr'de o kadar brütü bu yaşta almak çok iyi ben orada takıldım. esas meslek neydi mühendislik mi?

Japonca kesinlikle. Orijinal diliyle anime izlemek isterdim.

İsveççem kötü hala.
Sidekick almanca.

almanca ya da rusca. cok seviyorum cunku, hayatim almanya-rusya arasinda ya da bunlarla ilgili bir meslekte gecsin isterim. ruscayi zaten ogreniyorum ama cok zor oldugu icin galiba ruscayi cok iyi konusabilmeyi isterdim, almanca kisisel cabayla da iyi ogrenilebilir daha kisa zamanda.

Fransızca

Nietzsche’yi orijinal dilinden okuyabilmek için Almanca ağır basıyor. Fakat Japonca ya da Çinçe de parası güzel olduğu için çekici.

Rusca.

Edit: nedeni ingilizce bilmeyen rusca konusan kizlar.

Japonca, vurgular, tonlamalar..animeler sağolsun

Rusça. Dünyanın çok büyük bölümünde geçerli bir dil çünkü.

Almanca. Öğrenecek enerjim yok ve mesleğim için gerekli oluyor.

Bekle gelir zaar.

Mahallenin diğer kedileri sıkıştırmış bunu, yukarı çıkmasına izin vermiyorlardı, tuttuk boynundan getirdik odaya kapattık.

Yavrularıyla mutlu şimdi :)

Oyun oynamayacaksan, basit programlar kullanacaksan, daha çok günlük işler için kullanmayı düşünüyorsan laptopun specleri yerine dış öğelerine önem vermelisin.

Gaming laptop alırsın bi film bile izleyemezsin 2 sene sonra bataryası yüzünden hoş olmaz.

Specleri çok iyi olan, fiyatı makul ama malzemesi bokum gibi plastik bir laptop alırsın 2-3. sene sonra kasa bozulur, klavye bozulur, ekran gevşer vs.

Tam olarak ne için alacağına karar ver. Güncel i3'ler bile uçurur seni belki.

Ayrıca SSD, ram takarsın zaten kendin, ampul değiştirmek için usta çağırmaya gerek yok. 8gb günlük işler için yeterli zaten, 16 gb olunca hızlanmayacak.

Tam limit belirtirseniz en iyi bilgisayarı size önerebilirim.

elinizdekiyle idare edebiliyorsanız idare edin bence, yukarıdaki özelliklere sahip bir laptop'a 4-5 bin lira para verilmez. döviz düşene kadar elinizdekiyle idare edin.

otomatik sigortanın atmaması için odadaki diğer prizleri boş bırakabilirsiniz ama problem olacağını sanmıyorum. bir tane elektrik süpürgesi taktığınızda hepsinin toplamından fazla akım çekmiş oluyorsunuz.

Gidip 8'li 10'lu priz al, çoklu prize başka çoklu takılır ama yüksek akım çekmek riskli olabilir. Ucuz bişe zaten bunlar. Çok kalitelisini almama gerek yok.

Kaçlık sigorta var bilmiyorum ama fuşonlu değilse atar zaten anlarsın. Gidip bakabilirsin de kiminin üstünde yazar kaçlık sigorta olduğu.

Ekran maksimumun maksimumu 100w
Pc en fazla 1000w
Ses sistemi yakmaz. Anlık 300w son ses basta çıkar belki, yoksay veya ortalama 50w de.
500w etmez ama ps4 de.
Modem 10w var mıdır belki hadi 20 olsun.
2. Monitör de 50 de hadi.
2000w yapar, hepsi bir kettle etmiyor bile.

Açılın uzman geldi.

Salonda Coin Mining yapmış biri olarak şöyle söyleyebilirim ki; hiçbir problem olmaz.En azından binanın elektrik hattı çok eski değilse. Bizim bina 30 yıllık. Bir ev ortalama 3 KW tüketimi kaldırıyor, ama bunu tek oda ve tek priz olarak düşünme. Bizim salonda iki priz var ve bu prizlerden birine 6 ekran kartı olan bir sistem, diğerine de aynı şekilde 6 ekran kartı olan bir sistem bağladık. Bu sistemlerden birinin ekran kartları güçlüydü ve anlık olarak 865 watt çekiyordu, diğeri ise 600 watt. Yani toplamda 1465 Watt. Bir odadaki iki priz 1465 watt.

Gelelim ne sorun yaşadık. Genel olarak bir problem yaşamadık fakat 865 watt çeken sistemin olduğu hat biraz problemliydi, birkaç ayda bir kez sigortalar atmıştı. Bunun dışında 1 sene boyunca, 24 saat çalıştı bu sistemler.

Senin cihazlarının ayrı ayrı ne kadar güç tükettiğini bilemem ama aklımda ortalama bir rakam var.

Büyük bir led tv: 100-120 watt
Ps 4: Max 165 watt (kendi sitesinde yazıyor ama ben o kadar tükettiğini sanmıyorum)
Modem: 20 watt

Bilgisayarın max: 100 watt (bende 2 tane 27 inch monitörlü pc var 140 watt tüketiyor)
Monitörün: 40 watt (bir adet 27 inch 40 watt tüketiyor)
Ses sistemi: 40 watt diyelim
Lambader: 100 watt

Toplamda: 585 Watt

Bana kalırsa hiçbir problem çıkmaz. Yukarıda sorunlu prizden dahi 865 watt tükettiğimi belirttim. Seninki 300 watt gerisinde.

Edit:

Bu kadar sisteme akım korumalı priz öneririm. Ben şunu kullanıyorum mesela

www.hepsiburada.com

Ek olarak watt ölçer her eve lazım. Şunu kullanıyorum

urun.n11.com

Sorun olmaz gibi görünüyor ancak kullandığınız 5li prizler kaliteli, standart logolu ürün olsun. Ucuz birşey kullanmayın.

sorun olmaz ev hattın sağlam kaçak akın rolen ve sigortalarının amperleri yüksekse. akım korumalı priz alıp daha rahat edebilirsin.

Hayir fazla yuklenmezsin. Epey fazla guc cekecek dedigin PC cekse cekse 750-800w ceksin, hatta 1000w olsun hadi. Digerleri de oyle olaganustu cekmez.
O aletlerin hepsini toplasan en fazla bir elektrikli ufo kadar ceker oyle soyleyeyim.

Iki tur insani da destekliyorum: 1-insan ile hayvani ayri tutan (genelde comar grubu) 2-insan ve hayvani ayri gormeyen

En kotusu bunlarin arasi, zaman zaman burada denk gelirsin:

- Kedi serceyi yakalayip oldurmus yiyecekti agzindan zorla aldim cope attim

- Kedi kus yakalamisti, onu kurtardik, kedi de ac kalmasin diye ona tavuk verdik

E işte kutuplaşma oluyor bu. Bir taraf kaşıdıkça öbür taraf sjw olup terörize ediyor ortalığı. Türkiye'de son yıllarda trend olan sokak hayvanı sevgisi de bundan kaynaklanıyor.

kutuplaşma +1

başlığı açanın amacı zaten sinir uçlarına dokunmak. bu tür şeylerde bir süre sonra konu dine saydırmaya geliyor sonra seyreyle cümbüşü. maksat zaten üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğundan bırakınız takılsınlar. gerçek hayatta bu tür olayla karşılaşsalar gık diyemeyecek adamlar içlerindeki zehri kusuyor.

ek: yazmayı unutmuşum. ben ülkemizde bu kadar uçta yaşayan (kedi köpek olan evde yemek yenmez diye düşünen) insan sayısının sınırlı oluğunu düşünüyorum. yani bu kadar tepkiyi hak edecek büyüklükte bir insan topluluğu yok zaten ortada.

Chrome diyince aklınıza hangi marka geliyor? Bunların arasında markası Google olan var, olmayan var. 4k görüntü veren var, vermeyen var.

@shangrilla markaların farklı olduğunu hiç farketmedim. 4K’yı zaten evdeki tv desteklemez.

versiyon farkları var. en pahalı olan 4k uyumlu versiyon. ilk linkteki fason bir şey gibi geldi bana

@karayel
Kullanacağım tv hilevel :) A101’den almıştım geçen sene. memnunum aslında ama akıllı değil işte. netflix, YouTube vb uygulamaları çalıştırsın istiyorum

hepsiburadakiler haricindekiler çinli arkadaşlarımızın kendi keyiflerince ürettiği aletler.
bunlarla video vs izlemeyi düşünüyorsanız hayal kırıklığı olur. en iyi ihtimalle sunum vs yansıtırlar. videolarda fps droplardan geçilmez.
denedim oradan biliyorum.
hepsiburadakilerin farkı ise 4k vs 1080p ve google ürünü olmaları.

Şöyle bir soru ekleyeyim;
chromecast mı? mi box mı?

mi box tabi ki.

Standart (4K olmayan, full hd) Google Chromecast işinizi görecektir ancak ederi kesinlikle 350-400 lira değil. 35 dolarlık cihaz normalde. Stoklarda bulabilirseniz yurt dışından sipariş verin ya da sahibinden'de uygun fiyata 2. el olarak bakın. Mi Box ise parasını çok daha hakeden bir cihaz.

Ben de aynı soruyu sordum zamanında. Xiaomi Mi Box spec olarak güzel cihaz, kumandası da var ancak etkileşim yönü, yazılım yönü zayıf. Daha doğrusu Chromecast'ın senkronizasyonu kusursuz.

4K Chromecast en babası olur alabileceklerin arasında. Bende 4K tv yok o nedenle düz Chromecast 2 aldım çok da memnun kaldım. Telefonu kumanda olarak kullanıyorsun. Komple telefonu veya bilgisayarı bile yansıtabiliyorsun istediğinde. Kusursuz çalışıyor.

Ben olsam harddiski soker obur bilgisayara usb den veya satadan baglar slave disk olarak calistirir verilerimi yedekler sonra tekrar takip formati basardim.

Öbür bilgisayar olsa öyle yapıcam da yok :D

Sakın bilgisayarı hiçbir şeyden anlamayan, dümdüz format çeken birine götürmeyin.

Hp'de aynısı başıma geldi. Bilgisayar uzmanı teknik servis elemanı Temel'e götürdüm. Bilgisayarı geri verdiğinde ne orijinal windowsum ne de verilerim kalmıştı.

@benibenim yok ben kendim yaparım basit bi işlem zaten de verilerin hepsini yedekleyecek flashım vs yok

ametaller ayrıca periyodik tabloda gösteriliyor. Soygazlar ametal değil

saçma ama, dediğin gibi kitaplarda elementlerin metal, ametal, soygaz olarak ayrıldığını hatırlıyorum. Yani soygazlara "soygaz" denmesini istiyorlar.
Oysa onlar elbette ametal kümesinin bir altkümesidir. Ametal özel bir şey değil, non-metal'nin türkçesi.

Soygazlar kendisi ayri bir sinif olarak geciyor. Metal degil o halde ametal tanimi %100 dogru sayilmaz. Zaten yari metaller diye bir sey de var.

Olmazsın. İhtiyacın yoksa, alıcısı da o kadar veriyorsa, fiyatı o kadardır. Evde boş durunca para ediyor mu?
Ha kullanıyorsan verme zaten.

selam. bu şekilde bir satış gayet makul. vermek değil almak olarak düşünürseniz daha mantıklı olur. mağazada sıfır garantili, yarın bir yeri sökülse değiştirilecek olan bir çantaya 1750 lira vermek yerine bir kere kullanıldığı iddia edilen ve sıfırdan hiç bir farkı olmayan bir çantaya 750 tl verir misiniz? ben veririm. ama fiyat 1000 tl olsa vermem mesela. çünkü bir kere kullanılmış olması, ilk günkü gibi gıcır gıcır olması sadece sizin iddianız. belki 3 kere kullandınız. ve belki garantiden fermuarı değiştirildi vb vb vb... 750 lira güzel bir fiyat. bunun yanına bir de bu tip ekstrem spor ekipmanlarının piyasası düşünülünce bugün 750 ye satmadığınız çantayı 1000 liraya ancak seneye satabileceksiniz belki. belki seneye bile satılmayacak. ama şu an 750 ye alıcı bulabildiyseniz, daha yukarıya satılma imkanı yok zaten.

AB parayı onlara öyle direkt vermiyor.
O dövizler Avrupa'daki akrabalarından geliyor muhtemelen onlara.

insan kaçakçılarına ödeme yapıyorlardır.

Onlar suriyeli değil arap, denizbankı da arap bir banka aldı. Şu an onun iştiraki olarak çalışıyor. Muhtemelen arap emirliklerinde kullandıkları banka türkiyede denizbank atm'sinden para çekip yatırmaya ücret almadıkları için onu kullanıyorlardır.

Her Arap, Suriyeli değil ki, turist de olabilirler. Turisti illa müze, Sultanahmet gezen tipler olarak da düşünmeyin, alışveriş için gelen de çok, Lcwaikikiden 10-15 torbayla çıkıyor adamlar, Akasaraydan bi daire alsam, bi büfe, kebapçıya ortak olsam diye gelen tipler de var

Beylikdüzü Beykent şubesinden mi bahsediyorsun orası da ne zaman gitsem öyle. Denizbank herhalde bunlardan fazla masraf işlem, swift ücreti almıyor. Ev alıyorlar hep vatandaşlık almak için.

diğer yazarlar da farklı yerlerde böyle kuyruklar görmüşler. başka bir iş var ama neyse.

bir kadın olarak etmiyorum.
neden sorduğunu sorabilir miyim?

ben de etmiyorum neden edildiğini bilmiyorum.
bir reklam lafıdır gidiyor ama işin aslını öğrenemedim.

Etmiyorum, reklamda beni rahatsız eden bir durum yoktu.

Reklamı şimdi izledim. Bu reklam yüzünden boykot edecek olana Gillette mal satmasın zaten.

Erkekleri kötü gösteren bir şey yok reklamda. Kötülüğü kötü gösteren bir şey var reklamda.

Bu reklama laf atanlar muhtemelen okulda sınıf arkadaşına zorbalık yapan, kızlara laf atan, kadınları kendilerinden altta gören tipler yoksa neden rahatsız olsunlar?

Ha bu arada Gillette bir erkek markası da sayılmaz. Kadınlar da kullanıyor(Türkiye'de pek yaygın değil).
(bkz: Gillette Venus)

Taciz ve şiddet dünyanın bir gerçeği. Bunu yüzümüze vurdular diye herhangi bir markayı boykot etmek yerine bu taciz ve şiddette bulunan insanların genel ahlak kurallarından yoksun yetiştirildiğini kabul edip bizden sonraki nesilleri düzgün birer insan olarak yetiştirmemiz gerektiğini vurgulamaya çalışmışlar diye düşünüyorum. Bence gayet güzel reklam.

Boykot edenlerin reklamda kendini gördüğünü düşünüyorum.

kadınım, etmiyorum. feminist ya da feminazi de değilim.

reklam bir pr çalışması olarak oldukça başarısız, bunu kabul ediyorum. hedef kitlesinin hoşuna gidecek bir paylaşım değil sonuçta. ancak, bütün erkeklerin öcü olmadığını bildiğimiz gibi,kadınların daha çok taciz edildiğiniz de biliyoruz. bu reklamı izleyen erkeklerin "biz böyle değiliz, ne saçmalamışlar" falan diye düşünmek yerine "ben böyle değilim, ama çevremde böyle olaylar var mı gerçekten" diye düşünüp gözünü açmasını isterdim ki bir kadın taciz edildiğinde fark edip yardım edebilsin. çünkü tacizci fark edildiğini fark ettiğinde genelde geri adım atıyor. kadının yanına gidip yardım etmenize bile gerek yok yani. tacizciye bir bakışınız yetebilir.

hayatınızda kaç defa tacize uğradınız? sözlü ya da sözsüz? sadece bakışlarla ya da fiziksel temas ile? kaç defa takip edildiniz? otobüste kaç defa sıkıştırıldınız? sadece ayaktayken değil, cam kenarına oturdurduğunuzda bile yanınıza oturan adamın sizin tarafınıza milim milim kayması sonucunda?

açıkçası ben sayamadım. ki hayatım boyunca izmirde, sözde medeni güvenilir semtlerde yaşadığım halde. en son geçen kış, araba kullanırken ara sokaktan anacaddeye sağa dönecektim ve haliyle yavaşladım, karşıdan karşıya geçmek isteyen adama da yol verdim. adam ne yaptı, arabanın önünde durup direkt bana döndü, saçmasapan dil hareketlerinin ardından kapıma doğru yürümeye başladı. ve sokağın önünde çöp kamyonu durdu cadde üzerinde yani adam arabanın önünden çekildiği halde ilerleyip kaçamadım. neyse ki sokağa birkaç kişi girdi yürüyerek ve adam da benimle uğraşmaktan vazgeçip gitti. evet camlarım kapalı kapılarım kitliydi. ama kendimi arabanın içinde bile güvende hissedemedim.

o kadar çok var ki, günün her anında her yerde tacize uğruyoruz. üzgünüm ama bunu yapanlar da erkekler. ve ben, bir kadın olarak, gillette'in bu olaylarla ilgili erkeklerin farkındalığı arttırmasına çalışmasını sevdim.

bu hafta runner safety awareness week"miş. kadınların yüzde 43ü koşarken tacize uğruyormuş. 30 yaşın altındaki kadınlarda bu oran yüzde 58e kadar çıkıyormuş ve erkeklerde ise bu oran yüzde 4müş. tabi tacize uğrayan kadınların belki yüzde 70i bunu bildiriyrdur, erkeklerde bu oran belki yüzde 10dur. onu bilemem, ancak yine de bir fikir olsun diye söylüyorum.

çünkü ben gerçekten erkeklerin bunu anlamasını dilerim.

bu arada saat firmasının da reklamını izledim, elbette erkeklerin bir çoğu çok daha ağır işlerde çalışıyor, evin direği olma gibi sorumlulukları ve toplumsal baskı var. bunun zaten farkındayım. işlerinin kolay olduğunu asla söylemiyorum. çoğu kızın kahramanı babasıdır en başta, annesi değil mesela. ancak ikisi ayrı şeyler ve ben insanların bunu anlamasını isterdim.

Konusulmak isteyen, ilgi arayan bir ergenden ileri gitmedigi ve bu sinirlar icinde ezik reklamlar yaptigi icin, evet, ettirim.

@the end of time +1

feministim, feminizmi feminazi olarak degerlendiren insanlarin da feminist olmamasi cok guzel bir sey bence.
boykot edilecek bir sey yok. kadinlar tacize ugruyor, siyahiler ayrimciliga, dunyada irkcilik var, taciz var. welcome to the real world. reklamlarin cinsiyetcilik yapmasi ve bir cinsiyeti basmakalip olarak empoze etmeye calismasi baska bir sey, burada gosterilen baska bir sey. reklamda da butun erkekler tacizci olarak gosterilmemis zaten, taciz yapmaya calisanlari engelleyen erkekler falan da var.

Feminazi tavrindan once de ediyordum. Philips makine almistim zaten.

Cunku urunlerine planli eskitme uyguluyor.

evet boykot ediyorum. arko ve wilkinson kullanıyorum ohh mis

neden: bokunu çıkardılar çünkü. kusucam artık bu her yerde feminist propaganda görmekten

birbiriyle kavga eden iki çocuğu teşvik etmeyin ayırın diyen reklamı feminist diye yaftalamak çok bağnazca bir yaklaşım. reklam direkt feminizm üzerinden anlatmıyor ki derdini, bu sorunlar bir tek kadınların sorunu da değil. bağnaz feministlere karşı çıkanların bağnazlıkları komik cidden.

ben etmiyorum, samimi bulmasam da "erkek" bir markanın böyle "cesur" şeyler söylemesi hoşuma bile gitti.

Kavga eden 2 erkek cocuk ayrilmaz. Kavga eden 2 yavru kediyi de ayirmazsin, hatta birbirlerini dislerler. boyle seylerle gelisiyor memeli yaratiklar.

Zaten reklamin tek rezilligi o degildi, 40 tane(oturup saymislar) beyazi suclu gostermesi zencileri super gostermesi vardi.
Bir de isine gelmeyen Youtube yorumlarini silip sonra kendilerine parayla like atan adamlar tuttu.
Yine de rekor dislike yedi.

Reklâm meriç işi. Traşı haftada 1e indirerek protesto ediyorum

reklamı geç izledim, rahatsız olunacak birşey görmedim reklamı olumlu buldum

youtu.be
Yukaridaki cevaplarin herhangi birine dogrudan karsi cevap niteliğinde degildir, tsk.

12 senelik bir levis blue star jean'im var. dizleri falan yırtık olmasa hala giyerim. eskimediği için atmıyorum. yırtık kot giyecek stilim olmadığı için giyemiyorum.

Max iki yilda yipraniyor. Her gün olmasa da sık giyiyorum, 501 dahil tüm modellerden ayni şikayetim var. Ama guzel, napalim, gidip yenisini aliyoruz..

3 yıl gidiyor maksimum. Çok kullanınca 2 yıl falan. Genelde arkası eriyor.

Kotlar artik seyrek dokunuyor, her marka 2 sene anca dayanir.

Ağdaki yıpranma 4. yılda sonra başlıyor bende. (mavi'den falan alınca 2. sene giyilmez oluyor.) 4. yılın sonunda yenisini alıyorum. Artık 10 yıl giyilecek pantolonlar yok ama yine de en sağlamı levis.

10 senelik var bir tane canı götünde, ağı gitti gidecek ama halen giyilebilir durumda.

12 senelik bir tane vardı belimde taşıdığım bir cisim nedeniyle arka cebin içi delindi yoksa daha da giyilirdi.

Begenmiyorum eski kasasini da begenmezdim. Nerde e39'lar e36'lar nerde bu steroidli abartilar. Beyfendi arabasiydi gecmiste, son 10 senedir keko arabasi oldu cikti.

eskisine gore daha agresif ve sportif bir goruntusu var bana gore. zamanla alisirsin. eger cogunluk begenmezse iki yil sonra makyajlayip duzeltirler zaten.

Öncelikle taş olursunuz. Sonrasında yaya güvenliği,soğutma gibi artıları mutlaka vardır.

yenisini daha cok begendim.

ızgara olayı yeni trend arabalarda, her marka ızgaraları sürekli daha da belirginleştiriyor, sanırım daha güçlü bir görünüm için yapıyorlar.

eskisi kötüydü, yenisi daha kötü olmuş.

hitler hitler sen misin? he yok bmw 7 serisiymiş.

Bok gibi.
Hatta x6 daha da bok gibi
i.ytimg.com

Arabanin her yerini kabartinca guzel olacak saniyorlar. Porsche de bitti bu yuzden.

hiç biri bi e38 değil

Almancilar ve Almancilari trafikte daha da cabuk tespit edebilecek polisler bunu begendi.

berbat.

sadece 1 kez giymişsem havalandırıp dolaba kaldırıyorum tüm kıyafetleri.

yıkama sıklığı:
üst giyim 2-3 giyişte bir
alt giyim 8-10 giyişte bir
montlar senede 1

temiz giyildikten sonra, kıyafet üzerinizdeyken çok terlenmediyse, üzerine bir şey dökülmediyse 3-4 kez giyilebilir bence. pantolonlar daha uzun hele.
ama bu dediğim kış için.
yazın maksimum iki kez giyilir genel olarak. hele t-shirt falansa her seferinde yıkanmalı.

Pantolonu kirlenmediği sürece yıkamam.
Gömleği kışın 2-3 defa giymeden sonra, yazın tek giyimde yıkanır genelde.
Tşört tek giyimden sonra her zaman yıkanır.

Kot pantolon yikanmaz oyle habire mesela.
Sweaterlari da oyle cok sik yikamam. Kokarsa, leke olursa yikarim veya ustunden cok zaman gecmisse. Chino pantolonlari daha sik atarim makinaya.

Ama ic camasirlar tek kullanimliktir benim icin, aksamina dustan sonra camasir sepetine girer. Corap da oyle.

Ne zaman kirlendigini hissedersem. Tek giyiste degistirdigim de oluyor 5-6 gunde de.
Pantolonlari cok yikamam mesela. Surekli yikarsan her sezon tum pantolonlaro yenilemen gerekir zaten.

Pantolon iki, onun dışında bir

ben home ofis çalışıyorum evde sürekli spor tarz giyiyorum.
dışarı çıktım mesela bi arkadaşla kahve içtim dolandım geldim 3 saat sürmez
ne biliyim markete filan indim 15 dakika sürüyor
böyle böyle giydiğim şeyleri giyip yıkamıyorum hemen, genelde giyinme odasında duruyor -dolap dışında, birkaç kez giyiliyor.
ama iş için veya yolculuk için ya da hastaneye filan gittiysem vb. sabahtan giydim geceye kadar üzerimdeyse her şey kirli sepetine gider.
jean fazla giymem o yüzden pek de yıkamıyorum leke filan olunca yıkıyorum. bunlar da askım var bi tane orada duruyor.

Cevapları okuyunca kendimi bayağı kötü hissettim. Bir kıyafetle dışarı çıktıysam eğer direkt kirli sepetine... 1 gün veya 1 saat giymem farketmez. Üstümden çıkardığımı tekrar giyemiyorum.
Pijama üst üst giydiğim tek kıyafet olabilir onu da dolaba kaldırmıyorum zaten.

Ic camasiri hergün degisecek.
Tisörtler yazin her gün mutlaka degisecek.
Onun disinda bir bluzu 2-3 gün, pantolonu da iki hafta falan giyiyorum.

Montlar da bahar gelince yikanip dolaba kalkmali.

Yeni mi üyesiniz acaba buraya ?

yoo, 2010'da bile vardım

duyuruyu seviyorum ben, basit işlevsel ve çok kullanışlı. quora'ya baktım sarmadı.

e buradakileri tanıdım iyice 10 senedir, şimdi normal bir yanıt vermek var, kişileri bilerek vermek var, farklı oluyor haliyle.

quora tabi ki. ama türkiye'de quora'nın yardımının dokunamayacağı pek çok şey için ekşi duyuru.

fakat her geleni almaya başladı burası da. eski tarzı daha iyiydi, yardım ile üye olabilmek ya da sözlük yazarlarının üye olabilmesi vs. muhtemelen buranın da bozulması çok sürmeyecektir.

Eksiduyuru çok bozdu pfff

quora'da soru sorarak para kazanma da mevcut. işte o doğallığı bozar.

Quora. Eksiduyuru'ya ne zaman girsem depresif ayrılıyorum. İnsanların depresifliği cevaplarına da yansıyor.

compu'nun memleketten akrabası mısın ulen? :D bence de ed.

Quora’da genelde kimlik afişe olduğu için insanlar kasıyor.
burası daha rahat.

burasi daha sicak sanki. orada kendimi acikata kalmis hissediyorum, esiyor.

ancak, sordugun sorulara dolu dolu cevap veren yer quora oluyor, duyuru degil.

İki platformun tek ortak noktası soru cevap.

Kalite, içerik, konu çeşitliliği, altyapı, kullanım kolaylığı konularında uçurum var Quora ile burası arasında.

Quora'da astronot da var, fbi ajanı da. Alanları ile ilgili çok detaylı bilgiler paylaşabiliyorlar. Burada da her türden insan var ama dolu dolu cevap yazan (ben dahil) çok az. Ama burası bana da daha samimi geliyor ^^

Quora'ya şöyle bi girip cevapları okuyup çıkıyorum ama bütün gün bir sekmede duyuruyu açık bırakıyorum heheh

Quora professional opinion denen konsept icin cok uygun.

Teknik bir soru soruyorsun, mesela neden uzay araclari altin kullaniyor diyorsun. Cevabi bilmem ne universitesinde astronomi phd'si yapmis, bizzat projelere katilmis adamlar cevap yaziyor. Bu paha bicilmez bir sey.

Ote yandan Duyuru tabi ki cok daha anam babam usulu cok daha bizden ve cok daha hizli cozum alabilecegin bir yer.

Antalya'da otogardan havaalanina en rahat nasil giderim dediginde cort diye 2 dakikada cevabi alabilirsin.

Ikisi de kendi acisindan iyidir guzeldir ve evet sozluk boka sardikca buraya daha cok vakit ayirmaya basladim.

Uye degilim ama tabii ki quora.

Gir oradan rastgele bir soru sec buraya sor %90 cevap alamazsin, %9 yanlis cevap alirsin %1 benim iyi anima denk gelmistir dogru cevabi yazarim.

tabii ki quora..Breaking bad vs Arka sokaklar kadar fark var aralarında.

Bir sorup ogrenmek istiyorsam quora direkt.
Bir sey sormak-cevaplamak ile geyik yapmak vakit oldurmek arasi bir sey olarak da duyuru.
Yeri ayri ikisinin de.

Quora'da cok spesifik konuda merak ettiklerine cevap alabiliuorsun. Psikopatlik seviyesinde uzman adamlar cikiyor her konuda.
Ozellikle teknik konularda havada karada quora.

Duymamış olayım. Quora inanılmaz bir yer baba. "acaba elon musk gündelik hayatında nasıl biri?" diye soru soruyorlar. Karısı gelip cevaplıyor. Us cezaevleri televizyonda vs gördüğümüz gibi mi diyor bir adam izin günlerinde gelip mahkumlar cevaplıyor. Burası ne ki, osuruk. He seviyoruz o ayrı ama böyle bir kıyas mümkün değil yani.

yazmayı düşündüğüm her şeyi çok daha kısa bir şekilde bos gezenin bos ustasi özetlemiş. ekşi duyuru daha yerel, daha samimi ve bu durumun hem avantajları hem de dezavantajları var. duyuru'da gerçek anlamda bilgi ve tecrübe gerektiren soruların çoğu yanıtsız kalıyor, burası antin kuntin şeylerde daha etkili. öte yandan quora'da da buradaki "semt" havası yok. ben duyuru'dan yurtdışında yaşadığını bildiğim birine "oraya gelim mi havalar nasıl, çocuğunuz olim mi" diyebiliyorum mesela, quora'da öyle bir etkileşim olduğunu sanmıyorum.

ikisini de birbirinden ayırmıyorum pek o yüzden, kendince avantajları ve dezavantajları mevcut. kendi durumum nedeniyle duyuru'yu öne koyuyorum çünkü ben duygusal, iletişim kurmayı seven, insanların öykülerini ve tecrübelerini merak edip bunlara önem veren biriyim. bos gezenin bos ustasi'nın verdiği örnekteki gibi sorular için zaten kendim direkt araştırma yapıyorum. yani şahsen benim ilgimi "insan" unsuru çekiyor, o yüzden etkileşimin daha canlı olduğu duyuru veya reddit gibi ortamlar daha eğlenceli geliyor. öte yandan bilim insanı ya da nerd bir bey olsam, teknik konular çok ilgimi çekse duyuru'yu acayip faydasız ve saçma bi' yer olarak görür, nadiren buraya uğrardım; çünkü burada gerçekten o tarz sorulara cevap gelmiyor.

Burada da oyle phd'li prof falan insanlar vardi. Hala da var ama cevap vermiyorlar.

Ilk acildiginda sogukta araba nasil calisir diye bir soruya sibiryadan birisi cevap vermisti. Excel'de makro soruma 5 sayfa kod yazip gonderen herifler vardi. Staj isguc ivir zivir ayarlayanlar vardi.
Hatta bayagi cok doktor vardi, simdi 1 tanesi bile cevap vermez. Sitenin yarisi kodcu(sahibi dahil) 1 tane kod sorusu sorsan cevap gelmiyor.

quora daha gelişmiş, istediğin şeyin daha detaylı ve doğrusunu bulabiliyorsun, gerçek bilgi için quora ama hızlı, pratik, samimi bilgi için burası.

(bkz: kodi)

bunu kullanarak korsan yayın izlenebiliyor, onun dışında düz androidden farkı yok.

Televizyonu bir şekilde Smart TV'ye çevirmek için kullanıyorlar. Tablet telefon dizi vs. izlemek için TV'nin yerini tutmaz. En azından bazılarımız için.

TL'den dizi film izlemek için Laptop bağlamak yerine bu cihaz bağlı duruyor tv'ye bunu kullanıyorsun.

sozde smart tv'lerin smart arayuzleri cok gerizekali ve kullanissiz oluyor. digiturk gibi ayri bir portal uzerinden cok daha kullanisli ve cok daha fazla uygulama secenegi sunan akilli televizyonun olmus oluyor. netflix, youtube, amazon prime, spotify, hbo vs vs aklina gelebilecek her turlu platformun en kullanisli ve en guncel surumlerini kullanabiliyorsun. tabi bunlarin cogu tr'de yok ama androidTV'yi anlatmak icin soyluyorum. ayrica sesli komutlar ile herhangi bir filmi muzigi aratip oynatabilirsin. Google hesabin ile baglayip televizyonu kullanmadigin zaman hesabindaki sectigin fotograflarin televizyon ekraninda donmesini saglayabilirsin. telefon ve bilgisayarinin ekranini kablosuz olarak televizyona aktarabilirsin. eger evinde baska google home cihazlari varsa hepsini senkronize kullanabilirsin. telefonuna "hey google, birdbox filmini televizyonumda oynat" diyebilirsin ve telefonun televizyonunda netflix'i acip birbox'i oynatmaya baslayabilir. dokunmatik olarak oyun oynayamazsin ama telefonunu kontroler olarak kullanabilirsin, yada ayrica gamepad'ler satiliyor onlari da kullanarak google play store'daki neredeyse butun oyunlari oynayabilirsin.

ve butun bunlari sadece 50-60$'a aldigin cebine sigan bir alet ile yapabiliyorsun. geziye,tatile baska yere giderken aleti yanina aliyorsun ve otel odasindaki televizyonu, yada misafirlikteki bilgisayar monitorunu, yada babaannenin evindeki 10 yil oncesinin aptal ama hdmi girisi olan televizyonunu da ayni sekilde kullanabiliyorsun.

nativeler yapmaz bu hataları
anlıyorlar ne demek istediğini, bazıları şirin buluyor bu hataları bazıları hiç umursamıyor.

native değilim. ben de sık sık bu hataların yapıldığına şahit oluyorum, hafif bir tebessümle geçiyorum. genelde hiç takılmıyorum bile. native insanlar çok gıcık tipler değillerse, onlar hiç takılmaz.

fakat anlam karmaşası yaratacak bir durumsa sormak gerekiyor, onu da farklı bir ifade ile soruyorum genelde.

Istersen under car de artikel bile kullanma garipsenmeyeceksin cunku sen yabancisin, o dili sonradan emek vererek ogrenmissin.

Garipsenmekten falan asla ama asla korkma. Ingilizceni elestirecek ve asagi gorecek olan tek insan grubu turkler. Korkman gereken sey gittigin ulkede is guc sahibi oldugunda formal yazilarda yapacagin yanlislar olsun. Konusma dilindeki hatalari hic kimse onemsemez. Ne italyan profesorler var senden benden kotu konusuyorlar ama okullarda ingilizce konferanslar veriyorlar gecekondu gibi ingilizceleriyle.

Native de bu hatalardan girmedim ben hic.
Nativeler ile konusuyorsan zaten bunlarim dogru kullanimona alışman fazla surmez. Zaten ne kastettigini anlarlar.

Genel olarak nativeler senin native olmadigini bildigi icin yapılan hatalari cok da garipsemezler. Hep karsilasiyorlae boyle seylerle zaten. Hic kafaya takilacak bir sey degil.

Hissetmen benimsemen gerek. Ornegin in oluyorsa o seyin tumuyle icindesin ama ornegin at olunca etkisi altindasin. Odanin tumuyle icindesindir ama okuldaysan bahcesinde de olabilirsin kutuphasinde de. O nedenle in the room dediginde seni nerede bulabilecegimi bilirim ama at school dediginde emin olamam. At home dersen de emin olamam. Tamam oradasin ama tam olarak nerede. Masada oturuyorsun diyelim at the table olacak cunku masanin etki biraktigi alandasin ama in the table dersen masanin vidasi falan olman gerek tumuyle ahsabin icinde olursun. Tabi bunu hisset dedim
Zor ama Turkcede yapiyorsun. Bir isten emin degilsen yapmis diyorsun gorduysen yapti diyorsun. Bu da benzer bir durum.

mesleğe katkı anlamında hangi dil daha tercih edilebilir onu sen daha iyi biliyorsundur. meslekten bağımsız olacaksa kültürüne ilgi duyduğum dillerden birini tercih ederdim.

Açıkçası tıp ve diş hekimliğinde İngilizce hariç bir dilin sana fayda sağlayacağını düşünmüyorum yurt dışında yaşamayı düşünmüyorsan

ikinci bir dil yerine ingilizceni "yeterli" seviyeden "ileri" seviyeye taşımanı öneririm.

almanca kursları tıpçılarla dolu. hepsinin amacı alamanyaya kaçmak değil, içlerinde 50lik amcalar da var böyle iyi yerlerde konuşlanmış muayenehanesi olanlar. bi numarası var herhalde, sen bi araştır almancayı.

Almanca direkt. Mezuniyet sonrasi vin Almanya sonrasinda. Ingiltere'yi bilmem ama Abd'ye oyle doktor veya disci olarak gitmen imkansiz. Ama Almanya cok daha mumkun. Ustelik Almanca Avrupa'daki majör dil diyebilirim. Avusturya'da, Isvicre'de falan zaten gecerli.

5. Nesil ve üstü intel core islemcili ekran kartsız bir Laptop al 2. el temiz. Yalnız Dell, lenovo veya hp olmamalı. Samsung olabilir mesela.

Buna harici ekran kartı bağla. Asıl parayı da ekran kartına ver, her oyunu oynarsın. Bunu evinde masaya falan istasyon olarak monitorle beraber kurarsan gelip cat diye laptopu takar oynarsin. Lazim oldugunda da ekran kartini soker goturursun laptopu isine gucune.

Dslr kamera ve üstünde gelen lens ile video çek anlayacaksın farkı.

Kısaca; focus olayı çok rezalet, öyle ki çıtçıtçıtçıt sürekli duyuyorsun odaklanma sesini.

bu tür handycam mantığı video kameralar fotoğraf makineleri ve telefonların çok gelişmesiyle tarihin sayfalarında yerlerini buldular.

fakat farkları var, bir çoğunda düzgün sayılabilecek steadyshot (imaj sabitleyici) var. (dijital de olsa)

Ses kayıtları görece daha iyi, olmasa bile bir çoğunda harici mikrofon girişi vardı (bu modeli bilmiyorum bakmadım).

Foto.makineleri 12-13dk video kayıt yapıp duruyor ya da kimisi en fazla 30dk çekiyor, durdurup tekrar başlatmak gerekiyor. Video kameralar hafıza/kaset dolana kadar sınırsız çekim imkanı sunuyor. Profesyonel seri kameralar prize bağlı çalışabiliyor, çekebildiğin kadar çek yani. Foto.makinelerde öyle durum yok.

Autofocus. Fotoğraf makinelerinde videoda otofokus daha geçen yıllara kadar baya problemdi, kompaktlarda sıkıntı yoktu çünkü sensör küçücük zaten. DSLR'larda hala çok iyisi var mı bilmiyorum. Otomatik odağa ihtiyacım olsa yine video kameraya giderim herhalde.

Yani uzun program çekimleri vs. yapacaksan belirli amaçların varsa video kameralar hala kullanılabilir tercih edilebilir şeyler. Ama fullhd video çekicem gerisi önemli değil dersen, standart bir kullanıcı için bu makineler öldü. Cep telefonları çok daha kaliteli 4k çekiyor hatta.

hiçbiri umurumda değil ama 3 diyeyim. belki %1 falan daha iyi hissederim. diğer ikisini okurken boş boş ekrana baktım.

hiçbiri umurumda değil +1

2'yi seçer yolumu bulurum. gizli hesaplara bakmak için para verecek bi sürü ezik stalker var. yoksa hiç biri umurumda değil seçeneklerin.

1 ve 2 çok lüzumsuz olur benim için.
Geriye sadece 3 kalıyor.
Zaten hiç fotojenik olmadığım için işime de yarar.

hiçbiri gerçektenden umrumda değil.
ama maksat işin görülsün, 1 diyorum.

1. Hiç öyle dışarda oturma adetim yok. Varsa da boş yer olmayan yeri beklemediğim için boş bu seçenek benim için.
2. Evli barklı adamım, lisede yapıyorduk bunu. Geç.
3. Foto çekilmekten hoşlanmam bunu da geç.

Görmedim.

Gormedim.
Kesin ofansif diye sikayet ederler. olmaz o.

Agzi acik ordek figurlu cop sepetine "ver agizma" yazmislardi, o sayilir mi?

Türkiye'de bedava muz versen marketi talan ederler.

Eski telefonlar için geçerli bu durum. Gps yeni cihazlarda daha az şarj tüketiyor.

navigasyon bir telefonun sarjini bitirmenin en kolay yoludur. hem ekran surekli acik kaliyor, hem de hem gsm, hem wi-fi hem de gps radyolari aktif olarak kullaniliyor. ama yarim saat bir saat gibi kisa bir sure de degil. bugun sarja takma ihtiyaci duymadan 4 saat google maps'te navigasyon kullandim mesela. 4 saat sonunda sarj %20'ye inince sarja taktim.

yıpratmaz, alabileceğin bir önlem yok

telefonun kasılması cpu'ya zarar vermez. ayrıca hayvan hayvan oyunlar yüklemedikçe günümüz telefonları netflix'le, spotify'la falan kasılmaz merak etme. çok tuhaf bir şeye takılmışsın. aklıma halı eskimesin diye kimseyi halıya bastırmayan nejat uygur tiplemesi geldi.

Yıpratacak bir durum söz konusu değil gönül rahatlığıyla kullanın.

siz yıpratmasanız bile zamanla otomatik gelecek olan yazılım güncellemeleri yıpratacak zaten. çatır çatır kullanın, hakkını verin telefonun.

En ufak bir yıpratma olmaz. Eğer bataryanı yıpratmak istemiyorsan altın kural 40-80'dir. %100'e şarj etme, %40'dan aşağı da çok inme.

Ayda 1 kere de bataryanı tamamen boşalt. 2 saat elektriksiz bırak. Sonra şarj et.

telefonun yipranmasi ne demek oluyor? hareketli bir aksam mi var icinde de asinma olacak yipranacak?

O telefon eskiyene kadar zaten yensini almak zorunda bırakılacaksın. O nedenle kasma hiç, kullan yardır.

Elektronik bir devre söz konusu.
Devre elemanlarının kalitesi; cihazın yoğun, yüksek ısıda kullanımı vb nedenlerle zaman içerisinde bir bozulma olması teknik olarak mümkün.

Da teknolojinin geldiği şu noktada o uygulamalar sizin cihaza çıtır çerez.
O cihazın teknik ömrü bitene kadar zaten teknolojisi geçmiş olur. O nedenle cihazın hakkını vermek en iyisi.

Cihazı nem'den koruyun, yaz sıcağında güneşin altında bırakmayın (ben bıraktım güzel olmuyor) kafi

Hayır. İstersen poliçeyi çıktı alırsın kaşeli isteniyorsa belge çıktı alıp bankaya gidip kaşeletebilirsin.

internetten indiriyorsun poliçeyi

100 liralık hede için kavranma git bi sigortacıdan elden al.

Bankanız da seyahat sigortası yapabilir, kaşeli poliçeyi alırsınız. Ama internetten alınan çıktı da yeterli olacaktır.

sen işini garantiye al. sigorta acentesinden ıslak imzalı çıktısını alabilirsin. hem türkçe hem ingilizce de alabilirsin. 5 dakika sürüyor işlem

su dökmüştüm ben öyle gitti bi tanesi. 2-3 kere anakart da yaktım. onun dışında bozulmaz heralde yaw ram.

Ya elimde amd bir sistem var calismayan arkadas getirdi amd oldugu icin test de edemiyorum acilmiyor makina, ekrana goruntu gitmiyor. SSD calisiyor, ram oldugunu dusunuyor kendisi ama bence ramler de calisiyor. power supply calisiyor. anakart veya cpu olabilir ki cpu da yanmaz kolay kolay bence anakart ya yandi ya da bios resetledi islemcisi uymuyorr.

anakart gitmistir. reset atmayi dene anakarta. pilini falan sök. reset yeri vardi bi de iki tane pin. onlari kisa devre yapıyorduk. ramleri normal silgi ile nazikce sil. bi kere basima gelmisti bak simdi hatirladim. silince düzelmişti. bilgisayarcı arkadas önermişti saolsun

İşi düşünce arayan birini aradığımda bunu yapıyorsa blocklarım.

Ya cocukluk arkadaslarim var boyle. Isim dusunce ariyorum yoksa konusacak bir seyim yok. Cok farkli sartlarda buyuyup farkli insanlar olmusuz sonucta ama ote yandan silip atmak da olmaz. Isi duserse arasin, ben de isim duserse arayayim bahane olur en azindan kontak kurmus olurum diyorum. Bunda kotu bir sey yok. Acmiyorsa da acmaz kendi bilir kirilip darilmam ama oyle acmamazlik eden sallayan olmadi simdiye dek. O tiynette kisileri aramam zaten.

haklisin. ben is dusunce aramanin elestirilmesini de anlamiyorum. sureklilik arz eden karsiliksiz bir durum yoksa ne var ki bunda, yarin isin dustugunde de sen ara. 6 yildir konusmadigim adam "meister bu isi bilir" deyip ulassa ve yavsaklik yapmadan direkt "olm bi isim dustu lan" dese benim hosuma bile gider. insan sosyal varlik. baskalarina bagimli yasanmaz ama baskalarindan destek istemekte, yardimlasmakta vs. sakinca gormuyorum sahsen.

Önemliyse aradıktan sonra özet geçen mesaj atarım. Çok geçmeden dönerler genelde.

buradaki olay işi düşünce aramak değil ki
sen adamı uygun bir saatte aramışsın, o da sana ertesi gün dönmüş. bence önemli bir durum yoksa ayıp etmiş.

işin düşünce arıcan tabi, lak lak için mi arıcan. herkes birbirini işi düşünce aramalı bence zaten. bu niye eleştiriliyor ki

erkek?

tutku

seher yıldızı

seher yıldızı +1

Jiber ve Berrak iyidir ucuz olacaksa.
En memnun kaldigim boxer Puma. Indirim olursa aliyorum. Umbro, Kappa, Adidas, Obje falan denedim ancak pek begenemdim.

tutku güzel ama 1-2 seneye eskiyor. indirim kovalar blackspade alırdım ben param olsa. kumaşları çok güzel.

Dagi bence

Ciftkaplan

dagi +1

dediydi dersin marş dinamosu.

Aku gostergesi yesil mi?

Ya akü zayıf marş motorunu çeviremiyor ya da marş motorunda problem var muhtemelen bozulmuş dönmüyor.

Takviye kablosuyla deneyin başka araçtan takviye yaparak marş basın çalışmazsa marş motoru gitmiştir. Zor çalışırsa sakın stop edip kapatmayın servise gidin o haliyle.

marş basınca sürekli tık tık diye ses geliyorsa aküdür muhtemelen. çok anlamıyorum ben de ama benim araç da öyle oldu.

Teşekkürler.

@veritaslibertas senin aracında da elektrik aksamı çalışıyor muydu?

marş dinamosu değildir. 2014 model vw marka bir arabanın marş dinamosu bozulmaz 4-5 yılda. 1996 model şahin falan deseniz olurdu belki.

%100 akü, eminim son kararım. marş motoru deli gibi akım çeken bir şey. farlar açıkken marşa bastığınızda farlar kısılır, o derece. akünün; gösterge ışığıdır, fardır, radyodur bilmemnedir onları çalıştıracak kadar canı vardır da, marş motorunu çeviremiyordur. farları da bi 5 dakika açık bırakın onlar da söner. hani dijital fotoğraf makinesini çalıştırmayan pili duvar saatine takarsınız bir sene daha götürür ya öyle işte.

takviye yapın, zaten marş motoruysa yine çalışmaz. akü ise çalışır. günümüzde pek tavsiye edilmiyor ama araç manuelse vurdurarak da çalıştırabilirsiniz.

stop ettirmeden gidin bi oto elektrikçiye aküyü ölçsün. boşalmışsa şarj eder, ölmüşse yenisini takar.

@kibritsuyu +1

Umarım aküden kaynaklıdır. Takviye kablosu buldum ama aracın sağ ve solunda başka araçlar park etmiş durumda o yüzden deneyemiyorum henüz.

@lordoz, evet benim de öyle olmuştu. bu arada aynı şeyi yaşadım seninle, aracın ön tarafı duvara dönüktü ve yanlarda da araç vardı, bu yüzden takviye deneyemedim. internetten akücü araştırdım. adamlar gelip aküyü ölçtüler, bitikti benim akü, yenisini taktılar. akü parası+75 tl ücret aldılar. sen de böyle bir yol deneyebilirsin.

uzun süre araç kullanılmadıysa ki bu akünün ne kadar yeni olduğuna göre değişkenlik gösterir. 3-5 gün bile yeterli olabilir çalışmaması için. ikinci bi ihtimal çoğu arkadaşın dediğin gibi marş otomatiği almıyor. otomatiğin değişmesi gerekebilir. öncelikli olarak aktarma yaparak çalıştırmayı denemeniz.

akü bende de çalıştı ancak akü bitmişti.

Akü geçenlerde bir arkadaşın tiguan i kaldı yolda ayni şekilde.

Şimdi benim arabanın aküsünü takviye kablosu ile bağladım, yine çalışmıyor ama bu sefer marş basıyor gibi (kuvvetli değil) ama marş almıyor ve 1-2 saniye sonra marştan kesiliyor.

Akülerin kapasitesi aynı ve yaklaşık 15 dakikadır takviye kablosu ile bağlı benim aracım çalışır vaziyette.

Bu arada araba 2014 değil 2011 model imiş.

Ne dersiniz? Hala aküden olma ihtimali var mı? Takviye kablosunu bağlayınca marş basıyor gibi yapması beni aküden diye düşündürüyor ama çalışmıyor da meret.

Çalıştı. Akü imiş.

araç çalışıyor halde beklerken de akü kendini şarj eder mi yoksa sürmek mi gerekir?

10-15 dk sürün

akü ölmemişse sürmeden de kendini şarj eder. sürerek daha çok şarj eder. daha doğrusu arabayı oynatmaya gerek yok. şarj dinamosu kayışla motora bağlı, tekerleğe veya şanzımana değil. yani sürmeden mmotorun devrini arttırırsanız da aynı şey. ne kadar çok motor devri, o kadar çok şarj. sürmek = arabayı kıpırdatmadan boş viteste gaz verip devri yükseltmek.

ama muhtemelen akü ölmüştür, şarj almıyordur. eğer öyleyse motoru kapatırsanız tekrar çalışmaz.

o şekilde motoru kapatmadan ve stop ettirmeden elektrikçiye gidin.

Yurt dışındaki vasıflı iş tecrübesi diye anlıyorum ben.

ben de öyle anlıyorum aslında da...

Yurtdışında yöneticilik pozisyonunda falan çalıştıysan yazıyorsun. Ama yok ben work and travel ile gittim kasiyerlik yaptım diyorsan onu yazmıyorsun.

kanada harici yerlerde skilled olarak mesleğini icra ettiğin iş tecrübesi

kanada harici herhangi bir ülkede vasıflı bir işte çalışıp çalışmadığınız bilgisi. çalıştığınızı kanıtlayabileceğiniz sigortalı bir iş gibi düşünün

kanada dışına türkiye dahil öyleyse?

evet, Türkiye dahil.

Vasifli is. Yoneticilik denmis alakasi yok. Vasifli isten kasit ne onun listesi var sitelerinde ki ascilik falan bile dahildi mesela.

Kendine bakınca anlaman lazım. Sen işsizsin söylediğine göre. Karşındaki kişinin işi var çalışıyor ve işler yolunda olduğu için işini kaybetmesi sözkonusu değil. Belki çok kazanmıyor ama en azından yaptığı işten mutlu anlattığına göre.

E ekmek aslanın ağzında. Adam ölmediği için açlıktan kırılmadığı için mutlu. İnsanımız hiç bolluk görmedi ki, ezelden beri gariban ve ufak tefek şeylere seviniyor. Kötü bir özellik diyemem.

bırak bari o kadar mesaiye rağmen (ekstra kazanmıyor, sosyal hayat kalmıyor olmasına karşın) mutluysa, mutlu kalsın.
hakkını arayan bir kenara iş arayan bile bulamıyor, ortalık kırılıyor kendin biliyorsun.

Is yerinin amaci var olup, ayakta kalip para kazanmak.

Iscinin amaci birilerinin isini yapıp para kazanmak.

Win & win

Not:artik isyerleri normal sartlarda ayakta kalamiyor. Ancak isleri bu kadar yolinda giden, gece saatlerine kadar is yoğunluğu olanlar ayakta kalabiliyor. Eskiden bu tempo zengin ededdi, simdi yok olmamak icim bu tempoyu gerektirecek kadar is lazim.

ben sana hak veriyorum.
çalıştıgı firmanın işlerinin iyi olmasına sevinmesini anlıyorum, ama bazıları kendi malıymış gibi seviniyor. sözlükte bununla ilgili bir başlık ve bir sürü entry vardı her görüşten, başlığı hatırlayamadım ama
beyaz yakalıda üç kuruş kazandığı işyerini aşırı sahiplenme durumu var, yeni mezun olup işten çok zevk alma ve patronun gazı ve uyduruk ünvanlar birleşince böyle bir durum oluyor. 30 yaşını geçince bu ortadan kalkıyor.
senin olayın ise bunun tam tersi. senin durumun da pek normal görünmüyor. bir şekilde para kazanmalısın. çok düşünme böyle şeyleri.

@deveyi diken adamin ta kendisi, adamlar bilmem kaçıncı şubeyi açmış ve bugün satın almadan gelenlerin konuşmasına şahit oldum kısaca para basıyoruz diyorlardı. Bunlar kazanmıyorsa sade esnaflar intihar falan etsin. Bu kadar da abartmayın.

Normal koşullarda bilmiyorum ama şu son durumda sevinmeleri gayet normal bence. Birçok işyeri iflas bayrağı çekerken işlerinin yoğun olması hem şu an hem de yakın gelecekte ekmek kapılarının olacağı anlamına geliyor.

Toplumun alt-orta sınıfında çokça görebilirsin bu bakış açısını. Temelde kültürel ve sınıfsal bir durum olsa da, ülkedeki işsizlik bunu tetikliyor. Çevremde de görüyorum ve kendileri üniversite mezunu olsalar bile, ebeveynleri üniversite mezunu olmayan kişilerde çok oluyor bu bakış açısı. Sanırım yetiştirilme şekli bu kişilerde bir çeşit öğrenilmiş çaresizlik hissi yaratıyor. Tabi bunu kırıp, daha iyi bir iş ve hayat için çabalamak da zor geliyor.

Arkadaşınız nasıl kalifiye bir insan olunabileceğini aslında biliyor. Misal ingilizce bilmek çoğu meslekte aranan bir özellik. Neden ingilizce öğrenmeye çalışmıyorsun diye sorduğunuzda, size türlü bahaneler sıralayacaktır. Zaman yok, para mı ayırabiliyorum veya o iş öyle olmuyor gibi laflar edecektir. Halihazırdaki bilgi ve tecrübesiyle daha iyi bir iş bulamayacağını düşünüyor ve haklı da.

bana kalırsa kimseyi böyle yargılamamak gerek,
belki senin bilmediğin bakması gereken insanlar var ve o kısıtlı alacağını hala alabildiği için mutlu hissediyor kendini.
bu ayda aç kalmadık diye.
belki işsiz kalıcaz hatun çekip gidicek diye korkuyor. bilemezsin yani.

inanmak önemli.sen sıkıntın olmadığını düşünüyorsan sıkıntın yoktur. inanmak inanmışlık çok önemli.

Abartmayin arkadas. Bildim bileli bu kazanmiyoz, ticarete para yok, karnimizi zor doyuruyoz muhabbeti doner durur.
Ekononminin berbat durumda olmasina ragmen gayet de saglamda olan bir dunya kucuk ve orta isletme var, catir catir kazaniyorlar. Bunlarin hepsi ihracatci da degil bak, ic piyasa haril haril calisip kayda deger tahsilat sorunu da yasamayan tuzu kuru bir suru firma var, goruyoruz bunlari is hayatinda gozumuzle.

Isyerleri normal sartlarda ayakta kalamiyor, olumune yardirarak anca tutunuyorlar falan, abartmayin bu kadar.


Duyuruyu acan arkadasin bahsettigi tipleri keriz olarak goruyorum. Bilmem kac tane sube actik diye sevinen (prim falan da almayan) adam afedersiniz maldir benim gozumde, gaflettedir. Motivasyon iyi bir sey de boyle anlamsiz motivasyonla hayal dunyasinda mutlu olmak sacma geliyor bana. Tuttugu takim kupa alinca cocugu Harvard kazanmis gibi sevinenlerden bir farki yok gozumde.
Bana yaramayan kilisenin papazini... demis adam bak, hakli bence.
"Bilmem kac tane sube actik" derken bizli konusmak nasil gaflettir, sizin subeniz mi:)
Patronluga olum, yasasin isci sinifinin yukselisi falan demiyorum da bildigin enayilik bu kisaca.
Bir parcasi olmadigin grup icin "biz su kadar sube actik" diye sevinecegine "onlar" sube aciyor buyurken ben neden buyuyemiyorum diye kendine sormak lazim. Daha iyi bir hayat icin ne yapabilirim diye.

belki prim aliyordur siizn haberiniz yoktur. ya da belki kendisine soz verilmistir bu sube su kadar satarsa maasinda su kadar iyilestirme olacak gibisinden.
isi sahiplenmek kotu bir sey degil bu arada bence, ama atomu parcalamiyoruz, hayat kurtarmiyoruz bir tacir icin calisiyoruz sonucta, cok abartmamak lazim.

Bence cevap sorunun içinde gizli!

Önce bir söze bakın söz mü diye sonra söyleyene bakın adam mı diye.

Alt tarafı Mehmet Bahçeli vecizesi bu kadar ciddiye almaya gerek görmüyorum. Deli, akıllı davranırsa şaşırırım.

zaten söyleyen adamı gram ciddiye aldığım yok, ama yorum yapanlar, stepne kürtleri övmüş falan fıstık diye bir sürü şey yazmışlar. takıldığım konu, konuya ilişkin yapılan yorumlar açıkcası.

bu lafı söyleyen embesil, daha önce alevi biri için meclis kürsüsünden kılıç artığı dedi.

yani böyle bir adam, böyle bir parti, burası da böyle bir ülke.

teknoloji öyle bir hal aldı ki, "teknolojiden iyi anlamak" bir şey ifade etmiyor. telefondan iyi anlayabilirsiniz, televizyondan iyi anlayabilirsiniz. bu tarz, belirli bir kaç ürün grubundan iyi anlayabilirsiniz. bu nedenle isteğinizi gerçekleştirmeniz için tavsiyem:
keep calm and google it
devam

Okuyacaksınız, ekranınıza gelen uyarıya okumadan tamam diyip, uygulama yüklerken next next yaparak öğrenilmez. Kullanırken önününüze gelen her şeyi okursanız menüler arasında gezinirken açıklamaları okursanız belli bir süre sonra bazı şeyleri kavramaya başladığınızı farkedeceksiniz.
Ben Windows XP'de yardım ve destek'i okuyarak o kadar çok şey öğrenmiştim ki mesela siz de buna benzer şekilde önünüze gelen dökümanları okuyarak bir çok şey öğrenebilirsiniz.

Mesela wifi problemi demişsiniz, mesela bu noktada modeminizin kullanım kılavuzunu okumamışsanız bir eksikliktir bu. Google tabi en büyük yardımcın olacak ama önce kendi içinde inceleyerek bir şeyleri çözmeye çalışırsan daha kolay öğrenirsin.

hahaha ben yazdim sandim :)

kendinize bir alt baslik secip onu okumakla baslayin bence de.

ben hala boru yardimi olmadan sesimin binlerce kilometreye nasil ulastigini anlamis degilim.
dokunmaktik ekran nasil calisiyor. bildigin cam. pencereye parmagimi vurunca bir sey olmuyor ama telefon penceresine dokununca bir suru sey oluyor.
kablodan nasil ses gidiyor, bildigin bakir kablo. normal bakirdan sesim gitmiyor ama bu yaptiklarindan gidiyor. kulaklik nasil calisiyor?
bilgisayar/tv ekranda hicbir boya yokken nasil renkli gosteriyor goruntuleri?
bu ve daha onlarcasi kafamda donup duruyor.

bu tur sorulari merak ediyorum ama usengeclikten arastirip ogrenemiyorum. birinin havadan gelip beynime bunlarin cevaplarini yerlestirmesini bekliyorum, olmayacagini da biliyorum.

buradan soyle bir sonuca cikabiliriz. merak ettikleriniz icin zaman ayirin ve arastirin. sorun.

Bizim eski ofisteki IT'ci bir ara kat değiştirdi, adamı görünce "ya sen yokken bunlar her şeyi bana soruyor, ben de Google'dan bulup halletmeye çalışıyorum" dediğimde gülüp "sen bizim işi çözmüşsün" demişti.
Gündelik problemler, telefondaki bilgisayardaki ufak sıkıntılar için keep calm and google it+1

Diğer konularda da gerçekten teknoloji öyle bir hal aldı ki şu an kullandığımız her teknolojinin arkasındaki kümülatif bilginin hepsini bilmemiz mümkün değil. Özellikle merak ettiğiniz şeyleri araştırıp okumak lazım.

aldığınız ürünlerin kullanım kılavuzlarını okumakla başlayın. sonra da google'da nasıl etkili arama yapılır onu öğrenin. merak ettiğiniz konuları veya yaşadığınız sorunları arayarak öğrenin. ben exceli google ile öğrendim resmen.

Merak ederek ve deneyimleyerek öğrendik hepimiz.

İlk topladığım bilgisayar Pentium 3 idi. Zaten bilgisayar toplama işlemi başlı başına teknoloji güncellemesi gerektiriyor. 6 senedir sistem toplamıyordum, yeni yeni chipsetler ve soketler çıkmış baştan öğrenmek zorunda kaldım.

Mesela baktım bi işlemci var müthiş overclock oluyor, hangi anakart uyar buna şu şu şu, görünüyor zaten. Ama hangi anakart overclock yapabilir, sadece bunlar. Bunlar arasında fiyat farkı var mı buna bakıyorum, sonra ddr3 ddr4 falan farkları çıkıyor karşıma. Biri atx biri itx falan farkını bilmiyordum google layıp öğrendim. Böyle böyle gidiyor. Şu an laptopa harici ekran kartı takarak oyun oynuyorum, laptopu da defalarca söktüm taktım. M2 harddisk mesela uyan uymayan bir dünya standartı var öğrenmek için araştırırken farklarına bakarken bir baktım depolama algoritmalarına falan girmişim.

Bu işin okulu yok. Etrafımda bilgisayar mühendisliği bitirmiş bir dünya insan var güncel bilgisi yok sadece kod yazmayı biliyor nitekim adamın işi o.

Merak edeceksin, merakının sonucu olarak araştıracaksın. Evet bazen bozacaksın. Bazen kazıklanacaksın, bazen bozuk mal alacaksın ama öğreneceksin.

Türkiye için saçma sapan paralar kazanıyorum sırf zevk aldığım için eski bir sistemi overclock edip öyle kullanmak için eski püslü ikinci el parçalar alıyorum şu an. Çünkü diy bir hayat tarzı benim için. Parasını verip hiçbir şeyi hazır almam, mizacıma ters. Bu nedenle her boktan bir boklar anlarım.

Sıfır mı ikinci el mi istiyorsun?
Bütçe ne kadar?

eski oyunlari oynamak icin iyi bir ekran kartina gerek yok. onboard kart o oyunlari oynatmak icin yeterli olur

crucio +1

o oyunlar için intel HD graphics yeter. Ama yeni oyunları da oynarım dersen yeni alıp takabilirsin tabii. Paran varsa nVidia 1080 falan olur.

600-700 liraya bi tane mini 1050ti alsan seni ihya eder

Çok sesli senfonik orkestra deneyimi yaşatırım.
Partner ney la?

Hatta dinle geliyor simdi diyorum oncesinde

hayir. sorulmasina dahi karsiyim, her zaman da karsiydim. ailemin yaninda bile salmamisimdir; kimse de benim yanimda salmasin, agzindan ya da baska yerinden...

Cayır cayır ossuruyoruz ikimiz de.
Not: 9 senelik sevgilim 3 senedir evliyiz.

hastalansa altını değiştirmekten rahatsız olmayacağım bir insanın benim yanımda gaz çıkarmaktan çekinmemesini isterim. o bu konuda rahat olursa ben de çıkarırım pek tabii.

Hahah ona da alıştırdım dışarda böyle salıp bulunduğumuz ortamdan hızlıca kaçıyoruz :D ya da birbirimize haber veriyoruz arkama geçme şimdilik falan diye: D

Ben @e halliyle gibiyim ama o çıkarıyor... kızıyorum ben de.

cicim ayları geçildiyse evet. ilk haftadan salıp gözündeki ben imajını sakatlamak istemem.

Hayır.

osurmalı, işemeli, sıçmalıyız. aramızda ayıp yok sdfgsdfdf

Not: 8 yıldır aynı evde yaşıyoruz.

Hayır, saygınız olsun birbirinize.

Ben de e haliyle gibiydim. Ama safra kesemi aldırdıktan sonra durum değişti. Eşim tutabiliyor ama ben tutamıyorum. Koştur wc'ye kaçıyorum gaz çıkarmak için, bazen yetişemiyorum.

belli şeylerin aşıldığı ilişkide osurma da geğirme de olmalı diye düşünürüm çünkü yanında rahat hissedemediğin biriyle samimi olamazsın. ama kendi tecrübe ettiğim en uzun ilişkim olan 3,5 yıllık ilişkimde kız arkadaşım sebebiyle bu noktaya gelememiştik. tuvaletten çıktıktan sonra etrafta bok kokusu kalmasın diye bile çırpınır dururdu, hep duştan önce sıçardı. böyle bir kadının yanımda osurması beklemek hayalcilik olurdu, haliyle ben de osuramıyordum. teşvik etmeye çalıştım, hatta birkaç kez eğlencesine geğirmesini bile sağlamıştım ama buna yanaşmıyordu.

sonunda buna daha fazla devam edemeyeceğimi söyleyerek ayrıldım, o günden beri buluştuğum kadınlara "ilişkide osurmak konusunda fikirlerin nedir" diye soruyorum...

ossuruğunu tutamayanlar gelip burda birlikte bi ömür geçirmek, hastalanınca altını değiştirmekten bahsediyor ya acıyorum.

böylelerine tek bir sorum var, ilk buluşmada da zortlar mıydınız? başka sorum yok sayın hakim.

eksisozluk.com

cevap yazan yazmayan herkes şunu okusun lütfen. özellikle buna karşı çıkanlar okusun.

Ben osurmuyorum. Ailemin yanında bile sesli osurmaya çekinirim. Şu ana kadar hiçbir ilişkimde karşılıklı osuruştuğumuz olmadı. Gerçi hiçbir sevgilim ile aynı evde yaşamadık.

Peki bu salmayanlar yatakta çok sağlam bir bomba geldiğinde de salmıyor mu? Tuvalete mi gidiyorsunuz koşa koşa? İnsanın uykusu dağılır ya. Bu tarz durumlar için sormuştum aslında televizyon falan izlerken yapılmasından ben de hoşlanmam.

Salıyorum arkamdan çekil çok güzelmiş hahah, bayıldım.

partneri bırak, kendi halimdeyken bile çıkarmam. tuvalette ve hatta klozette çıkarırım. bütün gün biriktiririm. sonra buralar çok değerlenecek diye düşünürüm ama değerlenmez oralar. uçar gider.

Hayır.Saygısızlık ya da rahat olmakla açıklanacak bir durum değil bu bence

Ben çok utanıyorum ama bizimki Goddard +1

Sevgilim yok. Fakat; gaz çıkartsada umrumda olmaz hatta gülerim. :) Eğer bir kızı seversem onun tüm kusmasını, kakasını, sümüğünü falan çekerim. Hiç iğrenmem. Allah göstermesin . yatalak olursa da altını değiştiririm. Ondan asla ve asla iğrenmem. çünkü; onu sevdim.

5 senelik ilişki. belki arada yanlışlıkla. onda da pardon denir. oysa ki kusmuku halimizi bile biliriz ama bu sanki biraz tabu gibi :)

yahu sen onu geç 250 gösterge olan araçların bir çoğu bile 200ü zor görüyor.

bi tür ticari pazarlama taktiği bu. ibre 300 olsun 100 gitsin sırf o yüzden bile almak için sıraya giren böyle hız tutkusu sahibi insanlar var.

benim gördüğüm normal araçlar arasında golfler vardı 2000lerde 260 gösterge olup 245 yapan onun dışında belli başlı bi kaç marka haricinde göstergedeki rakkama yaklaşabilen pek araba yok, günümüzde de öyledir.

hatta yarış motorlarını çok severim ben, bütçem olsa bile almam orası ayrı ama severim.

onda bile ilk baktığım şey analog gösterge mi, göstergedeki son hız kaç. dijitalse ve yazmıysa kadranda ööö dandik bu diyorum mesela hahaha

bir nevi içimizdeki güç tutkusumudur eziklikmidir büzüklükmüdür bilemedim.

değil 200-250 limitlisi, limitsizi var. Ama çoğu o hıza ulaşamaz bile.
s2.eksiup.com

@reactionic hocam oralar çok nadir. mesela Türkiye'de yoktur diye düşünüyorum öyle yollar ama burada da öyle üretilen/satılan araçlar var.

bir yanlış bilgiyi düzelteyim, almanyada belirli otobanlarda hız sınırı yok. bu yüksek ibreli alman arabalarının bir çoğu orada ibre gösterisi yapabiliyor yani. ayrıca pistlerde de araçlar kullanılabilir.

onedio.com

bu pistte yarışlar yapılıyor mesela sivil otomobiller tarafından.

Kullandigim arabada 220 kadran var, 220 yaptim.

Ayrica Opel'ler bu konuda iyidir. Ibre sonu gorursunuz. 254 km/h hiz yapan 1.6 atmosferik Astra gordu bu gozler.

Almanya?

260 ibre olup 200 son hizi olmasi o motorla alakali. Ayni araclarin yuksek motorlari o hizi yapabilir, her motor icin de ayri kadran koymazlar standarttir

Asil amac ilk ivmelenme 0-100 hizlanmasi. Insani bu daha tatmin eder. 0-100’de asagi cekmek son hizi da artiirir otomatik olarak.
Ayrica bu devirde 120 cok yuksek bir hiz degil. Yeni sistemlerle 140km bile normal sayilir.

Bunun sollamasi, acil durumu, bla blasi bi suru seyi var. kurallara uyduktan sonra da hiz kotu bisey degil.

Burda(almanya) cogu yerde limit yok. Daha dogrusu limit 130. Ama diyorki 130 ustu yapabilirsin ama yetki sende. 130km ustunde bisey olursa tum sorumluluk sende ben bisey odemem

yani Almanya'da hız limitsiz bazı yollar olduğu için bütün firmalar araçlarını bu şekilde mi üretiyor?

yani arabamın 180'in üzerine çıkamayacağını, yokuş aşağı filan çıksa bile göstergenin bunu gösteremeyeceğini bilmek canımı sıkardı.

otoban boşsa, işin acele ve çok kritik bir şey ise mesela 180e çakılı şekilde gitmek gerekebilir. araba bana bunu sağlayabilmeli yani.

ha sorarsan 150'nin üzerine çıkmam hiçbi zaman. şehir içinde ise ekstradan dikkatli olurum bu konuda.. özellikle şehir içinde hız KESİNLİKLE felakettir

Kimse soruya cevap vermemis.

Satmak icin oyle yapiyorlar.
Yarin butun arabalari 130'a sabitleme kurali getir 1 tane araba satamazsin.
Araba satilmazsa petrol de satilmaz. Amerika kizar.

Japondaya sanirim limitli satiliyordu bi ara. Son durumu bilmiyorum ama limiti de yuksek biseydi zaten.

benim cevabim 180 km/s icin: wikipedia’da “japanese domestic market” başlığı altında japonya araç üreticileri birliği’nin 1988’de vardığı bir kararla jdm arabalar için bu azami hızda uzlaştığı bilgisi var: www.wikizeroo.net

beygir gücü ve azami hızı güvenlik için sabitlemişler; 2004’te beygir kısmı güncellenmiş, hız aynı kalmış.

ben hep mil, km benzeri dönüşümler arasında bir şekilde bir uygunluğu bulunduğu için seçildiğini düşünmüştüm.

Kadran olayına takılmanız çok komik olmuş. Firma her araca ayrı kadran üretip maliyeti şişirmektense aynı kasa hatta benzer kasalar için tek kadran üretiyor bu yani olay. Maksimum sürat de genellikle elektronik olarak limitleniyor. Hatta tork bile limitleniyor, yazılımla arttırabilirsiniz bazı araçlarda (328i de arkadaşım yaptı).

Siz belki temkinli sürücü olabilirsiniz ama Yüksek hızlara çıkabileceğiniz birçok yol mevcut. Çoğu insan maksimum 150 km/s yapabileceği bir arabaya para vermez. Firmalar için de itibarı zedeleyici bir etken olurdu bu. 200 falan bence gayet ideal limitler.

Almanya'da binek seri üretimde yasal sınır 250 km/h.

Otobanlarında hız sınırı yok.

Malesef otomobil üreticileri çok güçlüler, hiçbir hükümet yasakladım artık arabalara restriktör takacaksınız maksimum 200 beygir olacak, maksimum hızı 140 olacak diyemiyor. Yoksa doğrusu budur.

Değildir diyen hız hastasıdır, mantığıyla düşünmüyordur.

honda city arabam otobanda sonuna kadar bastım 165'i gördüm ancak.
kadranda yazanlar reklam

seri üretimden kaynaklı. aynı kadranı kim bilir kaç modelde ve o modelin spor paketlerinde kullanıyorlardır.

Maalesef ticari kaygılar insan hayatından daha önemli kapitalizm için, otomobil üreticilerine kolay kolay kimse limit getiremez diyoruz ama aslında hepsi için geçerli bir anlaşma sağlansa üreticiler buna uyabilir.

Uzun yıllar önce motosiklet üreticileri bu konuda bir anlaşma sağladılar mesela, gösterge/kadran yarışını sonlandırdılar.

Kadranları 299 da sabitlediler, büyük hız motorları ile 299 sonra kaç ile gittiğinizi göremezsiniz.

Satmak icin diyorsunuz da ekonomik bir aile otomobilinde kullanici neden hiz arasin ki?
Ya da hemsire arabasi dedigimiz cogunlukla kadinlarin kullandigi B sinifi kucuk bir otomobilde? Bu tur bir arabayi satmak icin ekonomikligini ve sehir ici fonksiyonelligini vurgulamaya calismaz misin kadran yerine?

peşin fiyatına kredi kartıyla taksit yapan yerler vardır illaki.

ek olarak; aynı fiyatlara RTX 2080 alabiliyorsun.

RTX 2080 +1

Peşin fiyatına taksit yaparlar ama kaç taksit olur bilmem orasını firmaya göre değişir.

Karttan tek çekim yapıp cep şubesinden taksitlendirebilirsin ek olarak ama ona da faiz ödersin.

RTX 2080 mantıklı değil arkadaşlar. Hem daha pahalı tem testlerde sonuçları daha kötü. Yanlışım varsa düzeltin ama biraz idiocrasy gibi geldi bana.

yasal olarak 6 taksit yapabiliyorlar bilgisayar ürünlerinde. 10 taksit istiyorsan ihtiyaç kredisi var mecbur faizli

RTX 2080 testlerde %10'a kadar daha iyi ve aynı fiyata da bulabilirsin. aylardır RTX 2080ti almayı düşünen birisi olarak ağustos'tan beridir takipteyim ve benim gördüklerim bunlar. RTX 2080 ilk çıktığında 1080ti daha iyiydi ama artık işler değişti.

2. Elde bir milyon tane ekran kartı varken sıfır almanın eğer mining yapılmayacaksa hiçbir mantığı yok. Mining yapılmış kart alınır mı aslında alınmaz. Ama piyasa şişik durumda fiyatlar ucuz aslında. Bu nedenle garantisi devam eden iyi bir kartı ucuza ikinci el almayı taksit ödemeye yeğlerim. Ben taksitsiz alamayacağım hiçbir malı(araba dahil) almıyorum.

Asus'un 3 sene garantisi oluyor. Teyit et alırken sonra yardır.

Sana pasaportu Turkiye vermis. End of story. Turkiye diyeceksin.

'pasaportu veren ülke' diye çevirilir o.

pasaportun kapaginda hangi ulke yaziyorsa o. hangi konsolosluktan aldiginin onemi yok. bu pasaport gercek mi sahte mi diye turkiye'ye mi soracaklar filipinler'e mi? onemli olan bu

Pasaport hangi ülkenin pasaportuysa onu yazacaksın.

date of issue ve place of issue kismini soruyosan, Filipinler yazicaksin.

Eski pasaportumu Rotterdam'dan almistim. Place of issue kismina Hollanda yaziyodum.

Basvurunu Filipinler'de yapmissin ve pasaportu Filipinler'de almissin. Her ne kadar pasaport Turkiye'de basilmis olsa da, sana Filipinler'de verilmis. Place of issue o yuzden Filipinler.

cevabimin eminlik derecesi %99.9

algoritması öyle demek ki, izlenme sayısı, like, unlike ve yorum sayısının ortlaması alınıp rakipler arasında yükseliş sağlanıyor olmalı.

Stalkladigin kiz yorum yazmistir bakmak istersin, sen de izlemis olursun. Belki bu tip elden ele dolassin hit artsin diye de olabilir.

Yorum oylama falan yaptıkça trend'lere çıkma ihtimali artıyor, trend'lere çıkınca görüntülenme artıyor, görüntülenme arttıkça videoya yüklenen reklamlar daha çok izleniyor, reklamlar izlendikçe daha çok para kazanılıyor ama normalde Youtube'un yayın politikası gereği bu tip teşvikler-müdahaleler yasak, şikayet edilirse sıkıntı çıkabiliyor.

algoritmmaya girebilmek için.

Yasak değil. Şu takip et, yorum yaz para kazan mantığındaki siteleri bilirsiniz. 100 TL ye 5K yorum 10K takip siteleri.. Youtube bir event yapıldı ondan olmuş olabilir diye bu tarz organik takipçi artışına hiçbir şekilde müdahale edemiyor.